Obsesif ve Kompulsif Bozukluk

Obsesif Kompulsif Bozukluk Nedir?

İnsanlar zaman zaman çeşitli konularda evham, endişe ve takıntılara kapılabilir. Ancak çoğu kez günlük yaşam içinde ortaya çıkan bu duygular ile baş edebilir ve sorunlarımızı yaşamımızı etkileme noktasına varmadan çözüme ulaşılabilir. Takıntılı düşüncelerin günlük yaşamımızı etkileyecek, günlük aktivitelerimizi kısıtlayacak düzeye gelmesi obsesif kompulsif bozukluktur.

Zihinde istemsizce beliren, kişide rahatsızlık uyandıran takıntılı düşünceler (obsesyonlar) ile bu düşüncelerin yarattığı kaygıyı azaltmak için sergilenen zorlantı davranışlarının (kompülsiyonların) eşlik ettiği bir bozukluktur.

Obsesyon

Kişinin zihnine girmesine engel olamadığı, zihninden uzaklaştıramadığı düşünce, fikir ve dürtülerdir. Kişinin isteği dışında gelirler, kişi tarafından mantıkdışı olarak değerlendirilirler ve yoğun sıkıntı ve huzursuzluğa yani anksiyeteye neden olurlar.

Kompulsiyon

Obsesyonların neden olduğu yoğun sıkıntı ve huzursuzluğu azaltmak ya da ortadan kaldırmak üzere yapılan yineleyici davranış ve zihinsel eylemlerdir.

Büyük toplum kesimlerinde yapılan araştırmalara göre OKB her 100 kişiden 2 veya3’ünde görüldüğü rastlanmıştır.

Obsesif Kompulsif Bozukluğun Belirtileri


Okb (Obsesif Kompülsif Bozukluk) Belirtileri

Obsesyon ve kompulsiyonlar toplumdan topluma, kültürden kültüre değişiklik gösterebilir. Ülkemizde ve tüm dünya toplumlarında en sık görülen obsesyon ve kompulsiyon türleri aşağıda örnekler verilerek sıralanmıştır.

Yaygın obsesyon belirtileri

- Pislik veya mikrop bulaşmasından korkma
- Başkasına zarar vermekten korkma
- Hata yapmaktan korkma
- Rezil olmaktan veya sosyal açıdan kabul edilemez bir şekilde davranmaktan korkma
- Günahkar düşünmekten korkma
- Düzen, simetri, kusursuzluk ihtiyacı
- Aşırı kuşku ve sürekli güvence ihtiyacı

Yaygın kompülsiyon belirtileri

- Tekrar tekrar yıkanma, duş alma veya ellerini yıkama
- El sıkışmayı veya kapı koluna dokunmayı reddetme
- Kilit, ocak gibi şeyleri sürekli kontrol etme
- Rutin işleri yaparken içinden veya yüksek sesle sürekli sayı sayma
- Sürekli bir şeyleri belli bir biçimde düzenleme
- Belirli bir sıraya göre yemek yeme
- Genellikle rahatsız edici olan, akıldan çıkmayan ve uykuyu bölen kelimelere, görüntülere veya düşüncelere takılıp kalma
- Belirli kelimeleri, cümleleri veya duaları tekrarlama
- İşleri belirli bir sayıda yapma ihtiyacı
- Değeri olmayan şeyleri toplama veya biriktirme
- Tıbbi açıdan bu şekildeki düşünce ve davranışların hastalık sayılabilmesi için günlük işlevlerimizi etkileyecek, kısıtlayacak, bozacak kadar şiddetli ve yoğun olmalıdır.

Bulaşma Obsesyonu ve Temizlik Kompulsiyonu

Kişinin bedeninin ve giysilerinin kir, mikrop, toz gibi etkenler; kimyasal maddeler, deterjanlar, zehirler ile idrar, gaita ve diğer beden salgıları ile bulaşacağına ilişkin takıntıları ve bu takıntıların yarattığı sıkıntıyı gidermek için yaptığı davranışlarıdır.
Tuvalete gidildiğinde üzerine idrar sıçramış olabileceği; el sıkışmayla ya da kapı tokmakları, para gibi nesnelere dokunmayla idrar, dışkı, sperm bulaşabileceği şeklinde ortaya çıkan ve oldukça sık görülen obsesyonlardır.

Kuşku obsesyonu ve kontrol kompulsiyonu

En sık görülen obsesyon ve kompulsiyonlardandır. Kişi gaz ocağı, kapı, kilit gibi nesnelerin açık kalmış olabileceğinden, ütü vs. elektrikli aletlerin fişlerinin prizde takılı kalmış olabileceğinden kuşku duyar (Kuşku obsesyonu) ve emin olmak için tekrar tekrar kontrol etme gereksinimi duyar (Kontrol kompulsiyonu). Bu kuşku ve kontroller yaşamın birçok alanında kendini gösterebilirler.

Her sabah kendi kullandığı otomobili ile bir kavşaktaki polisin yanından geçiyor, biraz uzaklaştıktan sonra “acaba otomobilin sol aynası ile polise çarpıp yaralamış mıyımdır?” şeklinde kuşkular nedeni ile geri dönüyor, polisin sağlıklı olduğundan emin olduktan sonra rahatlayarak işine gidiyordu.

Saldırganlık Obsesyonları

Bazen hastalarda elinde olmadan başkalarına rahatsızlık ya da zarar vereceği, ağzından hoş karşılanmayacak nitelikte sözcükler kaçıracağı, yanındaki insanlara elinde olmadan zarar vereceği şeklinde obsesyonlar olabilir.
Bir anne ya da babanın, çocuğunu öldürme, yaralama, yeni doğum yapmış bir annenin bebeğini boğma ya da camdan atma biçimindeki düşüncelerinin olması, bu duruma örnek olarak verilebilir. Zarar verme obsesyonu olan kişiler, bıçak, makas , iğne gibi sivri nesnelerden, sevdikleri kişilerle yalnız kalmaktan kaçınabilirler. Bazı hastalar ise, daha çok kendilerine zarar vermekten korkarlar. Bu tür obsesyonlar, arabaların önüne atlama, kendini pencereden aşağı atma düşünceleri şeklinde ortaya çıkabilir.

Cinsel içerikli obsesyonlar

Cinsellik, sık rastlanan obsesif temalar arasında yer almaktadır. Cinsel obsesyonların içeriği kişi için sıklıkla utanç verici ve kabul edilemez bir niteliktedir. Cinsel obsesyonları olan bir kişi, çocuklarıyla, ebeveyniyle cinsel ilişkiye girdiği düşünce ya da imgelerine sahip olabilir. Gözünün önüne bu tür görüntüler gelebilir. Bu tür obsesyonlar, eşcinsel olmakla ilgili korkuları içeren düşünceler tarzında da karşımıza çıkabilir.

Dini içerikli obsesyonlar

Özellikle dini inançları yoğun yaşayan toplum kesimlerinde sık görülen bir obsesyon türüdür. Kişi kendini inanç ve görüşlerine tam karşıt bir biçimde ve çok yoğun sıkıntı yaratacak şekilde dini içerikli takıntılı düşünceleri düşünmekten alıkoyamaz.
38 yaşında, dini ibadetlerini tam olarak yerine getirdiğini ifade eden bir erkek hasta, namaz sırasında tam başını secdeye koyduğunda “Allah’ın varlığından kuşku duyma” şeklinde takıntılı düşünceler geldiğinden yakınıyordu.

Simetri/düzen  obsesyon ve kompulsiyonları

Simetri gereksinimi ve düzen takıntıları da sık görülen belirtilerdendir. Kişinin tüm yaşamında simetri gereksinimi ve düzenlilik hakimdir.
35 yaşında ev kadını, sehpaların üzerinde bulunan örtülerin sehpanın tam ortasında durmasına özen gösteriyor, halının saçaklarından ters dönenler varsa düzeltmeden duramıyordu.

43 yaşında erkek hasta görev yaptığı kütüphanede raflardaki kitapları büyükten küçüğe, kalın ciltliden ince ciltliye belirli bir düzen içinde yerleştirmek için günlük mesaisinin büyük bir kısmını harcıyor, yapması gereken diğer işleri aksatıyordu.

Dokunma kompulsiyonları

Zaman zaman bazı OKB’li hastalar bazı davranışları yapmadan önce kendilerince önemsedikleri bir eşyaya dokunma gereksinimi duyarlar.
37 yaşında erkek, sabahları işine giderken vestiyerin yanında asılı duran ve üzerinde mutlu bir aile resmi bulunan anahtarlık kutusuna dokunmadan çıkarsa, ailesini ilgilendiren olumsuz bir olay ile karşı karşıya kalabileceklerinden endişe duyuyor, bazen geri dönüp yeniden dokunma gereksinimi duyuyordu.

Sayma kompulsiyonları

Bazı OKB’li hastalar herhangi bir günlük aktiviteyi belirli bir sayıya kadar saymadan yaparsa işinin rast gitmeyeceğini düşünerek sayma davranışında bulunurlar.

31 yaşında olan bir anne, sabahları çocuğunu okula gönderirken üç kez “yolun açık olsun” demezse başına kötü bir şey geleceğinden endişe duyuyordu.

Biriktirme ve saklama kompulsiyonları

Sık görülen kompulsiyon türüdür. Kişi “ileride gerekli olabilir” şeklinde bir düşünce ile gerekli olmayacak eşyaları bile biriktirebilir / saklayabilir.
49 yaşında erkek, uzun yıllardan beri düzenli olarak aldığı gazeteleri “içindeki bilgiler ileride çocuklarıma gerekli olabilir” şeklide bir düşünce ile düzenli bir şekilde ve tarih sırasına göre paketleyerek saklıyordu.

Batıl itikatlar, uğurlu, uğursuz sayılar ve renkler

Çoğu kişinin kültürel özelliklerinin bir parçası olarak bazı inanışları, davranışları, uğurlu ya da uğursuz saydığı sayı ve renkleri olabilir.  Merdiven altından geçmemek, çocukların üstünden atlayıp geçmemek, evden sağ ayakla çıkmak, yatağın sol tarafından kalkmamak gibi.

Bu tür inanışlar günlük yaşam aktivitelerini engelleyecek ya da günlük işlevlerimizi kısıtlayacak kadar sık ve yoğun ise o zaman hastalık düzeyinde değerlendirilebilir.

HER TAKINTILI DÜŞÜNCE YA DA DAVRANIŞ OKB MİDİR?

Yukarıdaki örnekleri okuduğunuzda aklınızdan “temiz, tertipli ve düzenli olmanın; güvenlik amacı ile kapıları, pencereleri kontrol etmenin ne zararı var, bunlar hastalık mı sayılmalı?” şeklinde düşünceler geçebilir. Elbette bu davranışları günlük yaşamımızda yapıyoruz ve hastalık olarak sayılmamalıdır. Ancak tıbbi açıdan bu şekildeki düşünce ve davranışların hastalık sayılabilmesi için günlük işlevlerimizi etkileyecek, kısıtlayacak, bozacak kadar şiddetli ve yoğun olmalıdır.

Obsesif Kompulsif Bozukluğun nedenleri nelerdir?

Obsesif Kompulsif bozukluğun nedeni tam olarak kesinlik kazanmamasına karşın, genetik nedenler, çevresel etkenler, beyin işlevlerindeki bozulma, çocukluk çağı travmaları, kişilik özellikleri üzerinde durulmaktadır.

Genetik nedenler: Yapılan araştırmalar sonucunda obsesif kompulsif bozukluğa sahip hastaların, birinci ya da ikinci derece akrabalarında sık olarak rastlandığından obsesif kompulsif bozukluğun genetik geçişli olduğu düşünülmektedir.

Çevresel etkenler: Strese sebep olan bazı çevresel olaylar (Kayıplar, sosyal hayatta yaşanan zorluklar, yakın ilişkilerdeki problemler) kişide obsesif kompulsif bozukluk gelişmesine sebep olurken, bazıları ise hastalığın seyrinin daha kötüye gitmesini etkiler.

Nörobiyolojik nedenler: Beyinde sinirler arası iletimi sağlayan nörotransmiter diye adlandırılan kimyasallardan serotonin seviyesinin düşmesi ile OKB gelişimi arasında bir bağlantı saptanmıştır. Ayrıca, obsesif kompulsif bozukluk ile epileptik nöbet, kafa travması, beyin tümörleri, gelişimsel bozukluklar ve multipl skleroz gibi nörolojik bozukluklar arasında ilişki olduğu düşünülmektedir.

Çocukluk çağı travmaları: Çocukluk çağı travmalarına maruz kalan bireylerin, ileriki yaşamlarında stres yaşantısı ardından obsesif kompulsif bozukluğun ortaya çıktığı düşünülmektedir.

Kişilik özellikleri: Kişilik yapısı titiz, ayrıntıcı, kuralcı, mükemmelliyetçi olan kişilerde obsesif kompulsif bozukluk gelişmesinin daha yatkın olduğu konusunda yapılan araştırmalar mevcuttur.

Tedavi

OKB kendi kendine geçmez, bu yüzden tedavi edilmesi önemlidir. En iyi tedavi yöntemi ilaç ve bilişsel davranış terapisidir.

Bilişsel davranış terapisi: Obsesif hastalar kaygı verici düşünceler ile bu düşüncelerden kaçarak ve kaçınarak başa çıkmaya çalışırlar. Ne var ki düşüncelerden kaçmaya çalıştıkça bu düşünceler daha da artmakta ve böylelikle kısır bir döngü oluşmaktadır. Davranış tedavilerinde amaç hastayı kaygı veren ve kaygı oluşturduğu için kaçma ve kaçınma davranışlarına neden olan düşüncelerle [obsesyonlar] karşı karşıya getirmek ve bu karşılaştırmanın oluşturduğu kaygıyı azaltmak için devreye giren tekrarlayıcı davranışları [kompulsiyonlar] engellemektir. Bilişsel ve davranışçı terapiler hem hastalığın tedavisinde hem de özelikle tekrarlamaların önlenmesinde çok önemli bir yer tutmakta, tedavide bazen tek başlarına bazen de ilaç tedavileri ile birlikte kullanılabilmektedirler. Bilişsel davranışçı tedaviler tedavi seçenekleri arasında en önemli yeri tutmaktadır.

İlaç tedavisi: Antidepresan ilaçlar ve beyindeki seratonin düzeyini dengelemeyi sağlayan ilaçlar hastalığın tedavisinde yaygın olarak kullanılır.